Sakatlanmak, spor salonundaki en öğretici olaylardan biridir. Bir yerlerde sorun olduğunu fark etmeyince veya fark edip bu durum için bir şey yapmayınca bir noktada vücut artık durumu suratımıza sert bir şekilde vurur ve duymazdan geldiğimizi yada duyamadığımız tüm uyarıları artık duyulmaması imkansız bir şekilde bas bas bağırır sağolsun. Bu sakatlıklar kimi zaman basit ve ufak tefek olur, kimi zaman ise gerçekten ciddi olabilirler ve ilk zamanlarında çok moral bozucu olabilir. Ne kadar ciddi bir şey olduğuna göre moral bozukluğundan kurtulup, zihinsel olarak da iyileşmeye başlamak uzun bir süre alabilir ama, bir sakatlıktan ne kadar sürede kurtulabileceğiniz aslında büyük oranda size kalmıştır.
Sakatlıklar hiç bir zaman sebepsiz olmazlar. Her zaman ortada bir sebep vardır ve dışarıdan alınan bir darbe gibi bir şey olmadıkça bu sebep her zaman apaçık olmayabilir. Mesela bir bel sakatlığının sebebi deadlift olamaz, anca doğru yapmayan kişinin kendisi olur. Saatlerce yamuk yumuk sandalye veya koltuğa gömülüp kalan, doğru nefes almayı unutalı yıllar olmuş biri birde bilmeden deadlift yapmaya kalkarsa tabii ki belini sakatlayabilir. Böyle bir durumda deadlift yalnızca son dokunuşu yapmıştır, zaten omurgada deformasyon yok ise, gereğinden ağır ve yanlış yapılmadıktan sonra deadliftin bir anda sakatlaması olası bir durum değildir.
Diyelim böyle bir durum yaşadınız. Ne yapmalısınız?
-Hareketi, durumu veya bir kişiyi suçlamayın-
Hareketi suçlamak çok yaşanıyor çünkü en kolay kaçış yoludur. Kendinde suç aramaya gerek kalmaz. Veya biri dikkatinizi dağıtmış olabilir, bu durumda bu kişiyi suçlamak kolaydır ama aslında birinin dikkatinizi dağıtmasından çok, sizin dikkatinizin dağılması söz konusudur.
Ancak yanlış öğreten kişileri suçlamamak gerçekten zor olabilir. İşi olan bir şeyi yanlış öğrettiği ve otorite olduğu için inandığınız bir kişi her ne kadar bu durumda, böyle bir sorumluluk altında kendini geliştirip, sorgulayıp doğruluğundan emin olmadan, eminmişcesine davrandığı için benim bakış açımdan da suçlu olsa da; o kişinin savunmasına gelirsek, o kişi de büyük ihtimalle bilmediğini bilmiyor ve niyeti aslında yardımcı olmak.
Kişi kendisini de suçlayabilir. Bu da çok yaygındır. Ders almak, pişman olmak ve suçlamak farklı şeylerdir. Böyle olduğunda, neden ve nasıl kendinizi suçladığınızı arayın. Kendinize durup durup “ben nasıl böyle bir şey yaparım ya!” diyorsanız eğer, biraz durup olmak istediğiniz kişinin bunu söylediğini fark edin.
Neden “sen” yapmayasın? Belki de kendinizi içten içten biraz üstün görüyor olabilir misiniz? Kendimize yakıştıramadığımız hareketlerimiz ve düşüncelerimiz, olduğumuz kişi ile olmak istediğimiz kişiyi çatışma içine sokuyor ve eğer kendimizi istediğimiz kişi olduğumuza inandırırsak işler iyice çıkmaza girmeye başlıyor çünkü arada bir de olsa olduğumuz kişi derinlerden seslense de, sesi susmak bilmeyen bir yapay benlik ile bastırılıp köşeye itiliyor.
Bu durum tabii ki yalnızca sakatlık durumlarında değil, hayatın her alanında böyledir. Yapılan bir hatadan sonra suçlayacak birini, bir şeyi aramak yapması kolay olan şeydir. Çünkü çoğunlukla yargıya varmak için düşünmeye bile gerek kalmıyor. Milisaniyeler içerisinde gerçekleşiyor olay. Yalnızca bir diğer kalıp şeklinde. Kendini suçlayınca, kendinle çelişkilere girmek kolaylaşır. Yapılması gerekeni bildiğimizi düşünebiliriz ama önemli olan bildiğimizi yapabilmektir. Suçlama aşamasını ne kadar çabuk geçer kabullenirseniz yolun ilerisi o kadar hızla net görünmeye başlar.
Olayların yalnızca olduğu şekilde olabileceğini anlayıp kabul ettikten sonra üzerine daha fazla şöyle olabilirdi, böyle olabilirdi, başka türlü yapabilirdim gibi düşünceler üretmeyince, neden olduğunu anlamaya çalışmak kolaylaşacaktır. Konuyu biraz daha somutlaştırmak adına bir omuz sakatlığı örneği verelim.
Diyelim ki Ali adlı arkadaşımız 1 senedir vücut geliştirme ile ilgileniyor. Göğüslerini ve omuzlarını geliştirmeyi çok istiyor o yüzden, basit bir mantığı takip ederek özellikle bu bölgeleri çalışırken kendince ağır çalışıyor. Göğüs çalışmasına bench press ile başlıyor dirsekler ne kadar açık durursa o kadar göğüs çalışır diye duyduğu için dirsekleri yanları gösterecek şekilde bench press yapıyor. Ağır çalışmaya çalıştığı için ve dirsekleri dışarı baktığı için yorulduğu zamanlar ağırlığı kontrol edemiyor ve bazen en alt noktadan yükselirken omuzlarının tam içerisinde bir sıkışma, kıtırtı gibi bir his oluyor ama bunun sebebini ağır kullanmaya çalışmasına veriyor ve üzerine pek fazla düşünmüyor.
Daha sonra dambıl fly yapmaya geçiyor. Bu hareket omuzlarını rahatsız ediyor ve zaten göğüslerini doğru düzgün hissetmiyor ama yinede “göğsün ortasını çalıştırdığı için” yapmaya devam ediyor. Omuz çalışmasına geçtiğinde behind the neck press(enseden press) yapmaya başlıyor. Dik durmak ne demek tam olarak bilmediği için üst sırtı yuvalanmış duruyor sırtı değil, omuz eklemi yapıyor büyük işi.
Bu arkadaşımızın sakatlanmaması içten bile değil. Bir gün gelecek ve omuzlarından birini sakatlayacak. Bu durumda olabilecek 4 olası durumu kötüden iyiye doğru sıraladım.
A. Spora ara verecek, iyileşmeyi bekleyip geri dönecek ve yaptığı aynı şeyleri yapmaya devam edecek. Bir noktada yine sakatlanacak ve kısır döngü içerisinde, ağırlık kaldırmayı tamamen bırakana kadar debelenip duracak.
B. İyileştikten sonra tekrar ağırlık kaldırmaya başlayınca, özellikle zorlanılan ve acı veren bir hareket varsa o hareket artık işe yaramayacak ağırlıklarla çalışılacak veya hiç yapılmayacak, bir noktada başka bir hareketten sakatlanılıp yavaş yavaş hareketler elenecek.
C. Hangi harekette sorun yaşandıysa, o hareket ile ilgili düzgün bir araştırma yapıp mümkün olduğunca iyi şekilde yapmaya çalışılacak. Başka sakatlık olmadığı için diğer hareketlerin formu dikkate alınmayacak.
D. Sakatlanıldığı düşünülen hareketin doğrusu öğrenildikten sonra başka hareketlerinde yanlış yapılıyor olabileceği şüphesi ile kapsamlı bir araştırma yapıp, hareketlerin hepsi öğrenilmeye çalışılacak. Yapılan hareketin amacının ne olduğu anlaşılıp amaca uygun davranılacak.
D seçeneğini seçmek diğerlerine nazaran daha fazla emek istiyor, zaman gerektiriyor, öğrenmeye çalışmak sabır istiyor. Bunlar kendini geliştirmek isteyen kişiler için fazladan motivasyon kaynakları olabilir ama çoğu kişi için üşenmek ve elindeki ile yetinmek için yeterli sebepler. – Demiyorum ki elinizdeki ile yetinmeyin. Elindeki ile yetinmeyi bilmek, kıymet bilmek güzel bir nitelik ama o an için elinde olabilecek olanı bildikten sonra. Elinde olanla yetinmek tembellik için bir sebep olmamalı. İstenilen bir şey olduktan sonra her zaman elden gelen yapıldıktan sonra elimizde olan ile yetinmeliyiz. “O an” içerisinde başka türlüsü mümkün değilse elindeki ile yetinip, kıtmeyini bilmek çok güzel. Ancak daha çok çaba sarf edip, daha iyisini istemekte hiç bir sorun yok.- Spor salonuna giden popülasyonun çok büyük çoğunluğunun kendilerinden çok hareketlerden sonuç beklediklerini görüyorum. Amaca göre değişerek, daha etkili hareketler olacağı doğrudur. Örneğin, güç için bench press’in, kas gelişimi için dumbbell press’in daha etkili olabileceği gibi ama bu yalnızca hareketler doğru yapıldıktan sonra geçerli.
Bu durumu şuna benzetebiliriz: Mesela deadlifti çiğ bonfile et olarak düşünün. Et yemek gelişime yardımcı olabilir ama çiğ olarak yersek faydasından çok zararı da dokunabilir. O zaman pişirmek gerek. Tavaya atıp yağsız, tuzsuz, tadsız da pişirilebilir.Biraz yağ ile ortalama lezzetli olarak da pişirilebilir. Daha çok özen gösterip marine edilip, nasıl piştiğine dikkat edilerek de pişirilebilir. Her durumda farklı lezzetlerde bir yemek ortaya çıkar. Yapmayı bilmeyen bir kişi sorunun ette olmadığını bilir. Kimse çiğ eti vahşice yemeye başlayıp “ya bunun tadı pek iyi değil sanki” demez. Bahsettiğimiz bonfile çok faydalı olma potansiyeline sahip bir besindir ama faydalı olması ve bir yandan da lezzetli olması yapan kişiye bağlıdır. Aynı deadlift gibi. Süper faydalı, yerden bir şey almayı öğreten deadlift hareketi,çiğ bir şekilde çok faydalıdır. Neredeyse bütün kasları çalıştırır, güçü arttırır, duruşu düzeltir. Ancak uygulayan kişiye bağlı olarak kötü bir şekilde sakatlayabilir de, doğru yapılmadığı için çalıştırması gereken çoğu kası çalıştırmayabilir de. Zaten bu iki sonuçta birbirinin sebebi ve sonucu.
Hareketlerin hepsi belli bir amaca hizmet edecek şekilde faydalıdır. Doğru hareketler seçildikten sonra, ne kadar verim alınacağı tamamen yapan kişiye bağlıdır.
Peki Sakatlık Durumda Ne Yapmalı?
Öncelikle durumu analiz edin. Hangi harekette yaşandı? Neden yaşandı? Normalinden farklı bir şey yaşandı mı? Her zaman yaptığınız gibi bir antremandan sonra sakatlandıysanız, demekki bir süredir bir şeyleri yanlış yapıyormuşsunuz. Bu hataların ne olduğunu bilmek, sakatlığın tekrarlanmaması için zorunludur.
Vücudumuz zincirleme şekilde çalışıyor. Ayak bileğinde olan bir sorun boyunda bile sorun yaratabilir ve ayak bileğinde sorun olması da gluteus medius (kıç kaslarının vücudun yanında yer alan kısmı) gerektiği gibi çalışmamasından kaynaklanabilir. Bu konularda bilgili olmadan ipuçları takip ederek cevaba ulaşmak zor olabilir tabii ki ama “neden” sorusunu sormayı bırakmazsanız zamanla aradaki bağlantıları daha iyi anlayabilirsiniz.
Bir sakatlık yaşandığında öncelikle hayattan soğumayın. Sakatlıklar sayesinde sorunun ne olduğunu anlayıp çözme şansınız için sevinebilirsiniz bile. Spor yapmaya devam edin. Dokudaki iltihabın en hızlı şekilde düzelmesi için hareket şart. Sakatlanan bölge ile ilgili zorlayıcı hiç bir hareket yapmayın ama civarındaki bölgelerin çalışılması her zaman iyi gelecektir. Hareketi komple kesmeyin. Tabii ki farklı sakatlıklar için farklı şekilde davranmak gerek. Öncelikle sorunlu bölgenin ne tarz hareketler sırasında sorun çıkarttığını öğrenin.Örneğin,belinde sorun olan biri ileri mi, yanlara mı, geri doğru eğildiğinde mi acı ile karşılaşıyor önce bunu bulmalı. Daha sonra sorun olan yöne doğru hareketi yapabileceği bir pozisyon varsa onu bulmalı. Genelde acı olmayacak şekilde hareket edilebilen pozisyon, olması gerekene epey yakın oluyor.
Örneğin ben alt sırtımda sorun yaşadığımda sorun ileri eğilirkendi. Ancak yerden bir şey alırken doğal düzlüğünde bir sırt ile, lavobaya eğilirken good morning-romanian deadlift arası bir hareketle eğildiğimde sorun yaşamıyordum. Ama eğer en ufak, gerçekten minicik bir şekilde bile duruşumu bozarsam cezamı gerçekten çekiyordum. Kısa sürede bu şekilde doğal bir omurga aslında nasıl olmalıymış öğrendim. Ayrıca gün içerisindde hiç acı çekmeyecek şekilde durabilmek için sürekli sandalyede dik bir şekilde oturdum veya mat üzerinde belli başlı hareketler ile hareketsiz kalmadım. Yürürken pek sorun yaşamamaya başladığım zaman ise soluğu spor salonunda aldım ve güçlendirmem gereken yerler üzerinde, belimde sorun yaşatmayacak şekilde çalıştım. Çok daha uzun sürebilecek bu sorundan kurtulmam 1 hafta civarı bir zamanımı aldı. Tabii ki bu bir hafta boyunca her saniyeme dikkat etmek zorundaydım. Omuzlarımın öne düşmesi bile omurgamın hizasını bozduğu için keskin bir acıya sebep oluyordu. Ağrı kesici alıp bütün gün hareket etmeden yatabilirdim. Hareket etmemek için çok geçerli bir mazaret edinebilirdim bunu kendime ama bu fırsatı öğrenmek için kullandım ve acıyı yol gösterici olarak kullandım.
Tabii benim ilgi alanım olduğu ve bildiğim bir kaç şey olduğu için kendi üzerimde denemeler ile başarılı bir sonuca ulaştım. Ama sorunun ne olduğunu öğrenmek için bir doktora başvurmak mantıklı olacaktır. Gideceğiniz dokturun spor sakatlıkları ile bilgili olması çok işinize yarar. Direkt çözüm olarak, iltihap önleyici, ağrı kesici verip spor yapma diyenleri dinleyip dinlememek size kalmış, ben pek kulak asmıyorum.
Gönül isterdi ki her tür sakatlık için işe yarayacak daha somut çözümler sunabileyim ama bu süreç sizin, kendinizi tanımanız için bir fırsat. Suçlamadan, objektif bir şekilde bir soruna yaklaşabiliyor musunuz? Moral bozucu bir durumla nasıl başa çıkıyorsunuz? Yapılması gereken şeye ne kadar süre dayanabiliyorsunuz? Bu durumdan öğrenip, eskisinden daha güçlü hale geliyor musunuz?
Hayatta karşımıza çıkan “engelleri” fırsatlara çevirmek bizim elimizde. Engelin kendisinden daha önemli olan şey, bizim ona verdiğimiz tepkidir. Kenara çekilip sorunun çözülmesini mi bekliyoruz yoksa bu durumu bir engel olarak bile görmüyor muyuz? Bir şey zor gelmeye başladığında kendimize meydan okuyarak güçlenince, aynı durum artık hiç zor gelmeyecektir. Değiştiremediğimiz bir sorun olduğunda, tek yok kendimizi değiştirmektir.
Aşılması zor görünen engeller, engelin büyüklüğünden çok bakış açısından kaynaklanır.
“Yavaş yavaş tüketen, önündeki dağı tırmanmak değil; ayakkabındaki küçük çakıl taşıdır”
-Muhammed Ali-
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.